blog_img1

Prostat Kanseri

Prostat yalnız erkeklerde bulunan, kestane şekli ve büyüklüğünde, meniye spermi besleyen maddelerle katkıda bulunan, bez yapıda bir organ. İdrar kesesinin hemen altında yerleşir, dış idrar kanalını çepeçevre sarar, bu yüzden de idrar kesesinin kontrolü ve seksüel fonksiyona yardımcı olur. Prostatın genel olarak 3 hastalığı tanımlanabilir: Prostatit, prostat büyümesi ve prostat kanseri.

Prostat kanseri yaşla birlikte gelişen bir durum. Son yıllarda moleküler, genetik, çevresel ve beslenmeyle ilgili faktörlerin prostat kanseri gelişimi ve ilerlemesine katkıda bulunduğuna dair elde edilen önemli bulgulara rağmen, kansere yol açan neden tam olarak henüz bilinmemektedir.

Prostat kanseri erkeklerde en sık görülen kanserlerden birisidir. Dünyada erkeklerde en sık görülen 2. kanser türüdür. Dünyada her yıl ortalama 1 milyona yakın erkekte prostat kanseri tanısı konmakta, bunların 5’te 1’i bu nedenle kaybedilmektedir. A.B.D.’de kanser saptanan her 100 erkeğin 28’inde kanserin prostat kökenli olduğu, kanser nedeniyle yaşamını yitiren her 100 erkekten 10’unda ise altta yatan nedenin prostat kanseri olduğu bildiriliyor. Ülkemizde de prostat kanseri, akciğerden sonra erkeklerde en sık görülen 2. kanserdir.

Prostat kanseri her erkekte farklı bir seyir izleyebilir. Genel olarak prostat kanseri tanısı konduğunda hastaların % 80-90’ında kanser prostatta sınırlı iken, % 5-10’unda komşu organlara, % 5’inde ise uzak organlara yayılmıştır. Prostat kanser taramasında amaç, hastalığın organda sınırlı iken tespit edilmesidir. Son 10-20 yıldır prostat kanserinin daha erken dönemde yakalanmasıyla 10 yıllık sağkalım oranları % 67’den % 90’ların üzerine çıkarılmıştır. Hastalık yalnız prostatta sınırlı iken yakalandığında 10 yıllık hayatta kalma oranları % 100’e yakındır. Hastalık ne kadar erken dönemde yakalanırsa kür şansı o kadar yüksektir. Prostat kanserinde, birden çok etkin tedavi seçeneği bulunmaktadır. Erken dönemde yakalanan hastalarda (% 80-90’ını oluşturur), açık, laparoskopik ve robotik prostatektomi ameliyatlarıyla kür sağlanabilmektedir. Bu yüzden hastalık, olabildiğince erken dönemde saptanmalıdır.

Ailesindeki erkeklerde (baba, erkek kardeş, amca vs) prostat kanseri olan kişilerde prostat kanseri gelişme riski daha yüksek kabul ediliyor. Bu nedenle, risk altındaki bu erkeklerin 40 yaştan itibaren taranmasında yarar görülüyor. Her ne kadar 45 yaşından itibaren prostat kanser taraması genel olarak önerilse de, 40 yaşında en az 1 kez bakılan PSA testi sonraki tarama ve takip planı açısından oldukça önemlidir. Tüm prostat kanserlerinin % 10’undan kalıtımsal genetik faktörlerin sorumlu olduğu tahmin ediliyor. Bu yüzden ailesinde prostat kanseri öyküsü bulunanlarda 40 yaşından itibaren başlamak üzere yılda 1 kez PSA testi ve prostat muayenesi önerilmektedir.

Prostat kanseri olan pek çok erkekte hiç bir semptom bulunmayabiliyor. Genellikle ilk belirti, sağlık kontrolleri sırasında kan PSA testinde anormal bulgu saptanmasıdır. Bunun dışında; sık idrara sıkışma, gece idrara kalkma, idrar akımında bozulma, bel-kalça-uyluk ağrısı, ağrılı boşalma veya sertleşme bozukluğu da bazen prostat kanseri belirtisi olabilir.

Sağlık taramalarında artış ve kullanılan duyarlı testlerle, prostat kanserinin erken evrede yakalanmasıyla hastalığın tamamen tedavi edilme (kür) olasılığı ciddi şekilde artmaktadır. Prostat kanseri tanısı için 2 tarama testi kullanılıyor. Bu değerlendirmelerde anormal bulgu elde edilmesi durumunda prostat biyopsisi önerilebilir.

  • Kanda PSA testi: PSA prostat bezi tarafından üretilen bir proteindir. Erkeklerde 45 yaşından itibaren yılda en az 1 kez ölçülmesi önerilmektedir. Ailesinde prostat kanseri öyküsü olanlarda ilk PSA değerlendirmesine 40 yaşında başlanmalıdır. A.B.D.’nin de dahil olduğu gelişmiş ülkelerde 40 yaşından itibaren PSA testi yapılmaktadır. PSA testi için üst sınır genellikle 2.5ng/mL olarak kabul edilmektedir. Ancak, PSA testinin normal olması kanser olasılığını ortadan kaldırmaz iken, anormal olması da mutlaka kanser olacağına anlamına gelmez. Üstelik, prostat kanseri dışında bazı durumlar da PSA değerini etkileyebilmektedir (Ör; prostatit, prostat büyümesi, daha ileri yaşlar gibi). Bu yüzden, 40 yaşındayken en az 1 kez eşik PSA değeri ölçülmeli, elde edilecek sonuca göre kişinin risk faktörleri de göz önüne alınarak, belli zaman dilimlerinde yinelenmelidir. Zaman içinde PSA’daki belli düzeyin üzerinde artışlar da biyopsi gereği doğurabilir.
  • Parmakla Prostat Muayenesi: 40’lı yaşlardan sonra yılda 1 kez bir ürolog tarafından yapılacak prostat muayenesi PSA ile birleştirildiğinde daha anlamlı hale gelecektir. PSA değeri normal olmasına rağmen muayene bulgusunda anormallik olan hastalarda da prostat biyopsisi yapılması gündeme gelebilir.

Prostat kanseri diğer kanser türleriyle karşılaştırıldığında daha etkin tedavi yöntemlerinin bulunması nedeniyle yüksek sağkalım oranlarına sahiptir. Bunun için belirleyici faktörlerden en önemlisi hastalığın erken devrede yakalanmasıdır. Düzenli PSA testi ve prostat muayenesi hastalığın erken dönemde yakalanmasını, uygun tedaviyle ortadan kaldırılmasını sağlayabilecektir.

Prostat Kanseri Tedavisi

Günümüzde prostat kanseri tedavisinde, eskiye nazaranbir çok alternatif tedavi yöntemi mevcuttur.

1- Cerrahi tedavi (Radikal Prostatektomi)

-Açık cerrahi 

-Minimal invazif cerrahi (Robotik, Laparoskopik)

2- Radyoterapi

3- Medikal tedaviler (Hormon, Kemoterapi) 

Prostat kanseri uzun yıllar takip ve tedavi gerektiren bir hastalık olduğu için tek tip yaklaşım şekli yoktur. Erken dönemde yakalanmış bir prostat kanseriniz olabileceği gibi, nüks eden veya ilerlemiş bir hastalığınız olabilir. İşte bu durumların hepsinde size sunabileceğimiz, yaşam kalitenizi en az etkileyecek tedavi alternatifi mevcuttur. 

Radikal prostatektomi prostat kanserli bir çok hasta için standart tedavi yöntemidir.

Radikal prostatektomi ameliyatını hangi hastalara öneriyoruz;

  • Uzun yaşam beklentisi olan, erken evre prostat kanserli hastalarda çoğunlukla radikal prostatektomi tek başına tedavi kürü sağlar.
  • Başka tedavi yöntemleriyle (fokal tedavi gibi) yeterli kür sağlanamamış artan  PSA değeri varlığında.
  • Eğer ilerlemiş bir tümörünüz var ve tümör dokusunun tamamı güvenli bir şekilde çıkarılabilen olgularda radikal prostatektomi ek tedavilerle birlikte yapılabilir.
  • Radyoterapi sonrası tekrarlayan prostat kanseri varlığında da kurtarma amaçlı radikal prostatektomi ameliyatı yapılabilir.

Radikal prostatektomi ameliyatı kompleks bir ameliyat olup, yüksek düzeyde teknik hassasiyet gerektirir. Prostat etrafındaki sinirler ve diğer yapılar, idrar tutma ve seksüel fonksiyonların devam ettirilebilmesi için en az hasarla ameliyat sırasında  ayrıştırılmalıdır. Son 25 yılda radikal prostatektomi ameliyatlarındaki teknik iyileştirme komplikasyon oranını dramatik bir şekilde azaltmıştır.

Minimal İnvazif Cerrahinin Prostat Kanserindeki Uygulamaları

“Minimal invazif” demek hastaya en az hasarla yapılacak ameliyatlar kastedilmektedir. Ameliyatın yapılacağı karın bölgesinden küçük kesiler yapılarak, teleskop denilen görüntü sağlayıcı kameralar ve özel dizayn edilmiş aletlerle giriş yapılarak ameliyat yapılır.

Eğer size minimal invazif bir ameliyat yapılmış ise büyük olasılıkla ameliyat sonrası daha erken ayağa kalkacaksınız ve klasik açık ameliyattan daha erken iyileşeceksiniz demektir. Prostatı minimal invazif yöntemle çıkarılmış olan hastalar ameliyatı takip eden 1-2 gün içinde evlerine dönebilmektedirler.

İki çeşit minimal invazif cerrahi yöntem kullanmaktayız;

Robot Yardımlı Cerrahi

Bu yöntem “robot yardımlı laparoskopik prostat ameliyatı” olarak da adlandırılmaktadır.

Da Vinci SI Robotik cerrahi sistemi, ergonomik olarak dizayn edilmiş bir cerrah konsolu, robotik kolları taşıyan bir ünite, 3 boyutlu görüntü veren bir  optik sistem ve 540 dereceye kadar hareket kabiliyeti sağlayabilen cerrahi enstrümanlardan oluşmaktadır. Görüntünün kalitesi sayesinde cerrah dokuların tüm anatomik detaylarını görebilmektedir. Robot eş zamanlı olarak doktorun el, bilek ve parmak hareketlerini kolların ucundaki cerrahi aletlere yansıtarak, hassas bir şekilde hareket edebilmektedir.

Ameliyatta ana hedef kanser dokusunun tamamen çıkarılmasıdır. Bunun yanında Liv Hospitalda kullandığımız robotik teknoloji iledokularda 10 kat kadar büyütme ve sağlanan3D (üç boyutlu) görüntü sayesinde dokulara daha az hasar vererek ameliyat sonrası idrar kaçırma ve penisteki sertleşme bozukluklarını en aza indirebilmekteyiz.

Laparoskopik Cerrahi

Diğer bir minimal invazif cerrahi yöntemi laparoskopik prostat ameliyatıdır. Yine ameliyat bölgesinden açılan küçük kesilerden ucunda kamera bulunan optik ve özel el aletleri kullanılarak ameliyat bölgesi yüksek çözünürlükle görüntülenip prostat etrafındaki damar ve sinirler korunarak prostat ve lenf bezleri çıkarılır.

Radikal Prostat Ameliyatı Sonrası Gelişen Yan Etkilerle Nasıl Başa Çıkıyoruz?

Sinir koruyucu tüm teknik gelişmelere rağmen düşük bir hasta grubunda idrar kaçırma ve sertleşmeyle ilgili komplikasyonlar tüm dünyada olmaktadır. Biz,Liv Hospital Üroloji Ekibi olarak komplikasyonların çözümü konusunda yeterli deneyim ve donanımla herzaman hastalarımızın yanında yer almaktayız! İdrar kaçırmayla ilgili sfingter ameliyatları ve her türlü protez ameliyatı başarı ile uygulanabilmektedir.